10 Haziran 2017 Cumartesi

“Neye bozdunuz o vakit mubarek orucunuzu" yahut Kast-ı Mahsus Hikâyesi




15 Ramazan 1428

Sofraya kuruldular ki mükellef bir sofra idi. Tam yüz kırk dört niyetli mürid oturmuş akşam ezanının okunmasını bekliyordu.

Şeyh efendi “bismillah” dedi, uzattı elini hurmaya ki henüz vakit tamam değildi. İhvan şöyle bir deprendi yerinde amma edep ya hu. Kimin haddine söylemek. Hurmanın üstüne bir de su içti ki kana kana. Müridler yutkundular kıpırdandılar amma ve lakin mırıldanmadılar bile.  

“Haydin bismillah” dedi Şeyh efendi, yemeği işaret etti. İhvan besmele çekip davrandılar. Hurmadan. Sudan. Ekmekten. Zeytinden. Karınlarını doyurmaya başladılar. Derken akşam ezanı okundu.

“Bilir miydiniz akşamın girmediğini” dedi Şeyh.

“Bilirdik” dediler.

“Neye bozdunuz mubarek orucunuzu o vakit” dedi Şeyh.  Sükût eylediler.

Şeyh bir daha sordu: “Neye bozdunuz o vakit mubarek orucunuzu?!”

Elli yaşında ve dahi otuz beş senelik bir mürid soluğunu aldı içine, “sen bozdun diye bozduk” dedi. Öbürleri kafalarını salladılar.

Şeyh efendi dedi ki “ben kast-ı mahsusla ve de taammüden ve de bir hikmete binaen orucumu bozdum ve dahi altmış bir gün kefaretim vardır. Sizinse tecdid-i iman eylemeniz gerekir zira masiyette itaat olmaz ve de şeriatsız tarikat olmaz.”

Bir Yobazın Günlüğü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder