16 Haziran 2017 Cuma

Hamza: İçimizden Biri!



Modern dünyanın göbeğine düşmüş; düşmüşlüğünün farkına varmış, düşünen bir genç Hamza. 21 yaşında üniversite sınavlarına hazırlanan ve 4 kez üniversite sınavından mağlûbiyetle ayrılan Hamza sonraki senesinde İstanbul'da bir üniversiteye kapak atmıştır. Hamza'nın üniversite sınavını 4 sene boyunca kazanamaması onun zekâsına ayna tutmuyor kıymetli okuyucu. Bilâkis Hamza öyle zeki, meselelere öyle vâkıf ki, bizi kendine hayran bıraktırıyor.

Hamza, dert sahibi. Dertli Hamza'nın sözlerine kulak verdiğinizde belki güleceksiniz; ama en çok düşüneceksiniz.



Ömer Faruk Dönmez, CafCaf Dergisi'nde yarattığı Hamza karakterini okuyucuyla buluşturmuştu. Her ay sabırsızlıkla bekleniyordu Hamza. (Gerçi şimdi CafCaf Dergisi 3 ayda bir çıkıyor ya, o da ayrı bir mevzu. Belki bir gün o konuya temas edebilirim. Nasip.) Netice itibâriyle müptelâsı olanlar ve onu hiç tanımamışlar için bu hikâyeler 2010 yılında kitaplaştırıldı ve İz Yayıncılık aracılığı ile kitapseverlerin istifâdesine sunuldu.

Hamza, tipik bir Anadolu çocuğu. Manevi değerlerine sıkı sıkı bağlı, "İnsanların paraya, kariyere, statüye taptığı bir dönemde, artık daha erdemli, daha farklı tercihlerim var benim. Onların istediği gibi değil ; Allah’ın istediği gibi bir insan olmaya karar verdim." kararlığında yaşamaya çalışan bir genç.

Evet, Hamza dertli. Nefesi sınırlı insan olmanın bilinciyle konuşuyor kitap boyu. Ölümden, helâlden, haramdan, dünya sistemlerinden, içine düştüğümüz belki de düşmek üzere olduğumuz sistemlerden; modernizm'den, kapitalizm'den, emperyalizm'den bahsediyor. 21 yaşında aklı karış karış havalarda, ergen modunda görünse de, evet Hamza kocaman yürekli, müthiş derecede basîret sahibi, nefsini muhasebeye çekebilme potansiyeli olan, özü sözü bir oğlan.

"Ne için yaşıyorsun? Hayatın anlamı nedir? Sabah işe gidiyor, akşam eve dönüyorsun. Ulan danalar da sabah çayıra gidiyor, akşam dönüyor. Sen hiç akşamları ahırında kitap okuyan bir dana gördün mü? Varoluş gizemini çözmeye çalışan bir dana? Hayır. Göremezsin. Neden? Çünkü danalar hayatın anlamını bilmeden yaşar. Peki insan ne için yaşar?"
Sorular, sorunlar, sorgulamalar...  "Ben, ezberlenmiş cevapları olanlarla değil, samimî soruları olanlarla konuşmak istiyorum oysa. Mutluluktan gevşemiş, varsıllıktan yavşamış olanlarla değil, derdi, kederi olanlarla konuşmak istiyorum. Sıkıldım bu bayat tavırlardan artık. Ulan biri de çıkıp:” Kardeşim, nasıl olacak bu işler?” dese, “Benim aklım ermiyor bu gidişe, şaştım kaldım!” dese, “Bu millet nasıl düze çıkacak hiç bilmiyorum!” dese de beraber oturup ağlaşsak. Yok arkadaş; herkesin dehşet formülleri var milleti kurtarmaya. Bir ben kalmışım böyle şaşkın. Herkes çoktan bulmuş bulacağını, ben deli gibi arıyorum hala…" diyor. Arıyor, soruyor, sorguluyor Hamza her ânında.

Bir de "Figan-u Lügati-t Türk" var. Hamza'nın kendince uyarladığı, kelimelere ve kavramalara her bölüm sonunda farklı bir soluk getiren sözlüğü. Hamza anlatıyor, biz dinliyoruz. Dinlerken "evet, hakkaten öyle. Ben de böyle düşünüyorum. Tam benim kafadan!" diye inlemeler geçirirseniz şaşırmayın; Ömer Faruk Dönmez okuyucuları kervanına katılmaya az kaldı diyebiliriz sizin için.

Hamza, mizah anlayışımıza farklı bir soluk getiriyor. "Güldürürken düşündürme" eylemi kimilerine göre mümkün değilse de Hamza bunu başarıyor. Temiz üslûbuyla, akıcı anlatımıyla Hamza'nın peşinden gidecek ve okumaya dâir de engeliniz yoksa çok kısa süre içinde Hamza'yla tanış olacak, birbirinizi seveceksiniz diye düşünüyorum.

İyi okumalar...

18-12-2012 
Gül Hanım Gürsoy
HaberKültür.Net


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder