11 Şubat 2018 Pazar

"Bunca yazar işsiz mi kalacak şimdi?"


Anlayacağın, azizim, İslamî camianın bu entelektüel öncüleri, çok acayiptir, çok. hatırı sayılır bir kısmı kur'an okumayı bile bilmez. bilenlerin hatırı sayılır bir kısmı da, okumaz. biz de onların hatırını saymayalım, di mi ama? namaz kılmayanları vardır, inanabiliyor musun! arapça bilenlerin sayısı kaçtır? geçelim. foucault sarkacı'nı okumuş olmakla övünürler ama mesela mantık'ut tayr'ı tetebbu etmemişlerdir. üstelik bir de sanat tanımı yaparlar ki evlere şenlik! neymiş efendim: sanat 'fayda' için değil 'haz' için yapılırmış. yani? yani sanatta mesaj falan olmazmış, sanat bir davayı anlatmanın aracı değilmiş. ya? sanat, icra edene de, muhataba da 'estetik haz' verirmiş, o kadar. çünkü sanat 'hakikatin' değil 'güzelin' peşindeymiş falan fişman fıstık. o malûm teraneler işte. ulan ne adamsınız be! ilim ve hikmetle beslendiğinde harika ürünler verebilecek sanat gibi bereketli bir toprağı, bu laik yorumlar sayesinde bir güzel kurutup çoraklaştırdılar. ta ki bu bereketli toprağın ağaçlarından hakikat meyveleri yemek kimseye nasib olmasın! vay alçaklar! bunlar mı camiaya rehberlik edecek? sanat dergilerinde postmodern öyküler ve eksantrik şiirler yayımlayan; gazetelerde siyasi, edebi, kültürel metinler yazan; itibarı oldukça düşük fakat tıklayıcısı epeyce yüksek internet sitelerinde dâhiyane yorumlar döktüren; hatta televizyonlarda beyin fırtınası tarzında sıra dışı programlar yapan; kitap sahibi, eser sahibi, titri fevkalâde kalabalık ne de çok yazarımız, şairimiz, düşünürümüz, akademisyenimiz varmış bizim! nasıl da donanımlı birikimli bir aydınlar topluluğu bu böyle tanrım! sana şükranlarımızı sunuyoruz! işte bu muhteşem aydınlar ordusu sayesinde, iki yüz yıldır ezilen, sömürülen, aşağılanan müslümanlar yeniden ayağa kalkacak! yalnız ufak bir sorun var: bu arkadaşların, mensubu oldukları ve akıl hocalığına soyundukları islami camia ile bazı ufak dertleri vardır. örneğin saygıdeğer yazarımız, büyük şehirlerin büyük kitap fuarlarında imza günlerine çağrılmakta, üniversite öğrencileri için düzenlenmiş söyleşilere katılmakta, hatta yurt dışından konferanslar için davet almakta; fakat cami cemaatinden yaşar amcanın dikkatini çekmeyi bir türlü başaramamaktadır, mehmet emmi nezdinde üç kuruşluk bir itibar sahibi olamamaktadır. yani körler sağırlar birbirini ağırlamaktadır. bir gazetenin sanat sayfasında üç satır da olsa kitabından bahsolunması ya da adını yazma cesaretinden mahrum kaçak dövüşçülerin tesis ettikleri sanal sözlüklerde bir eserinden söz edilmesi en büyük hayalidir. kendi kendine gelin güvey olmak deyimi buraya gider mi? gider. kendi çalar kendi oynar? olur olur. (...)

ben söyleyeyim de, sorumluluk benden gitsin azizim:

ilme ve hikmete dayanmak kaydıyla 'şairlik' neyse de, bizim geleneğimizde 'yazarlık' diye bir meslek yoktur kardeşim! çocukluğumdan beri yazarlığa o kadar heves ettikten sonra, neticede işte ben de bu noktaya geldim. evet benim için de çok acı, gönlümde bir burukluk var tabi; ama maalesef hakikat böyle. ilmin irfanın var ise, onu telif edersin, tahrir edersin; müellif olursun, muharrir olursun, eyvallah. ibret alacağımız bir hikâyen varsa anlatırsın, hisse alacağımız bir kıssan varsa söylersin, eyvallah. ama bir tarafından uydurup uydurup 'yazar' sıfatıyla piyasada dolaşanlar şunu bilsin ki, modern zamanlarda, ilim irfan sahibi olduğu su götürür birtakım kimselerin, muhtelif konularda gevezelik etmek suretiyle edindikleri 'yazarlık' mesleğinin, şu dakka, tarafımızdan, ipliği pazara çıkarılmıştır. ilanen duyurulur efendim.

eee? bunca yazar işsiz mi kalacak şimdi?

hayır. bir vakıa olarak piyasada yer alan müslüman yazarların yapacakları en sahih iş, ümete öncülük etme görevinin, entelektüellere değil, âlimlere ve âriflere ait olduğunu işaret etmekten ibarettir. bunu yapsınlar yeter.

peki entellerin görevine son verdin, yerine ulemayı atadın; ama sana bir sorum var şimdi. sor bakalım, sor da rahatla. entelektüellerin arızalarını anladık da, peki senin şu ulema kusursuz mu sanki? onların hiç mi arızası yok? demek sorun buydu. sen şimdi kendini akıllı falan da sanıyorsundur. bak canım, entelektüellerin, daha önce de belirtildiği üzere; narsizm, egosantrizm, megalomani, nevrasteni gibi 'sınıfsal' rahatsızlıkları vardır. ulema tabiî ki kusursuz değil. olmaz mı, ulemada da arıza olur. fakat ulemanın arızası 'sınıfsal' değildir, 'strüktürel' değildir; şahsidir, anladın? yani insanın olduğu her yerde sorunlar tabiî ki olacak. ulemanın sıfır hatayla iş yapacağını söylemiyoruz ki. nitekim tarihte ulema arasında da bazı meseleler olmuştur. fakat tekrar ediyorum: entellerin arızası sınıfsaldır; ulemanın arızası şahsidir. hadi sana kelime oyunu da yapayım, seversin: enteller dünyevidir, arızaları bünyevidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder