11 Ağustos 2024 Pazar

İroni, Sancı ve Teklif: Ömer Faruk Dönmez Öyküleri

Ayvakti,180.sayı, Mayıs 2019

Türk hikâyeciliğinin 2000 sonrası en dikkat çeken yazarlarından biri olan Ömer Faruk Dönmez, 1976 yılında Adana’da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakül­tesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitir­di. Ay Vakti, Türk Edebiyatı, Çınar, Atlılar, Huruç, Hece, Hece Öykü, Cafcaf, İhtiyar, Fayrap ve Müdahale dergilerinde hikâyeleri ve yazıları yayımlandı. İlk kitabı Hep Aynı Hikâye 2006 yılında Hece yayınlarından çıktı. Üç yıl sonra Bir Kitap Bir Balta İz yayınları arasından çıktı.

Cafcaf dergisinde tefrika ettiği “Hamza” ve “Figan-ü Lügati-t Türk” öykülerini 2010 yılında Hamza adıyla yayımladı. “Günlük biçiminde uzun öykü” diyebileceğimiz Bir Yobazın Günlüğü 2011’de, Der­vişan 2012’de, öykü formatında kabul edeceğimiz son kitabı Ölü Bir Yazarın Anlattıkları ise 2013’te okurla buluştu.

10 Ağustos 2024 Cumartesi

"Mezuniyet Gecesi Ordinaryüs Profesör Doktor İblis Kurtdüşüren’in Stajyer Şeytanlara Yaptığı Son Konuşma" çıktı



    Kurmacanın sınırlarını alabildiğine genişleten, 2006 ile 2013 yılları arasında yayımladığı kitaplarında öyküyü günlük, sözlük, mektup gibi türlere doğru esneten Ömer Faruk Dönmez, Mezuniyet Gecesi Ordinaryüs Profesör Doktor İblis Kurtdüşüren’in Stajyer Şeytanlara Yaptığı Son Konuşma’da öykü ile söylevi bir araya getiriyor. Bugüne değin “sinek”, “gazete kâğıdı”, “ölüm meleği” gibi hikâye kahramanlarını konuşturan yazar Son Konuşma’da, mikrofonu şeytana uzatıyor.

    İblis Kurtdüşüren, ayartma ve aldatmanın inceliklerini büyük bir hazla sıralıyor mezuniyet gecesinde. İğva mesleğine başlamak üzere olan çömezlerse kimi zaman coşkuyla kimi zaman kuşkuyla dinliyorlar üstadlarını çünkü Kabil’de neyi başardıklarından emin olsalar da  Habil’de neyi başaramadıklarını idrakte zorlanıyorlar. Öte yandan Ordinaryüs Profesör Doktor İblis Kurtdüşüren, şeytanlığın ne olduğunu ya da ne olmadığını açıklarken sırtını şaşırtıcı formüllere yaslıyor:

"Rünya" çıktı


Öyküleriyle Türk edebiyatında kendine mahsus bir yer edinen Ömer Faruk Dönmez, Rünya’da şair kimliğiyle öne çıkıyor.

Dönmez’in ilk öykülerinden itibaren asla taviz vermediği hatta son eserlerinde anlatısını yaslayacak kadar itimat ettiği unsurun dil olduğu görülür. Bilhassa Paradigma Sonsuzluk ile Yolcu ve Burjuva’da metinden sıyrılarak adeta özgün ve çarpıcı bir varlık kazanan dil, Rünya’da doruk noktasına ulaşır. Yazarın yirmi yılı aşkın zamana yayılan yazı hayatının her şeyin bütün çıplaklığıyla ortaya çıktığı bu olgunluk döneminde şiirin safında yer alması şaşırtıcı olmaktan ziyade anlamlıdır. Şiir, Ömer Faruk Dönmez’in dil ile kurduğu bağın doğal bir sonucudur çünkü. Dolayısıyla sadık okurlarının gözünden kaçmayacağı üzere Rünya, Ömer Faruk Dönmez külliyatının mütemmim cüzüdür.

Rünya, makulün sınırlarını terk etmenin en etkili yolunun şiir olduğunu keşfetmenin neticesinde doğan kırk dokuz şiirden meydana geliyor. Müziği önemseyen, ölçüyü bir imkân olarak gören Ömer Faruk Dönmez, bize ait olmasına rağmen bugün dünyamızdan çekilen kelimelerle, vülgarize etmeyen ve anlamın buharlaşmasına izin vermeyen bir tutum sergiliyor.

"Yolcu ve Burjuva" çıktı

     

    Ömer Faruk Dönmez “yolcu ve burjuva” ikilemiyle; Doğu ve Batı, eski ve yeni, dindarlık ve laiklik, gelenek ve modernizm gibi kavramsal çatışmalara bir yenisini ekliyor gibi görünse de aslında: Doğulu veya Batılı olmak, dindar veya laik olmak, gelenekçi veya modern olmak, bir iddiadan ve adlandırmadan ibarettir diyerek tüm bu kategorilerin dışında, görmezden gelinemeyecek bir soruyu edebiyat ve düşünce dünyamızın gündemine taşıyor: “Zihnine, kalbine, hayatına bak ve cevap ver: Yolcu musun burjuva mı?”

    Yolcu, bu dünyaya sırnaşmayan ve yerleşmeyen onurlu insandır. Bir insanı onurlu kılacak en önemli bilgiye, yani bu dünyanın fâni olduğu ve herkesin bir gün mutlaka öleceği bilgisine sahiptir ve yaşamını bu gerçeği unutmadan sürdürmeye çalışır. Burjuva ise dibine kadar bu dünyalıdır, menfaate dayalı toplum düzeninde yerleşik ve ölümü asla hatırlamadan yaşayan çıkarcı tipleri temsil eder.

    Yolcu ve Burjuva; ölüm ve tanrı, adalet ve devlet, dünya ve burjuva, yol ve yolcu kavramlarına yoğunlaşarak insanın ontolojik hikâyesine ulaşmaya; hakikat yolcularının asimetrik yürüyüşünü, görüntüye tahvil edilemeyecek bir dil ve üslupla anlatmaya çalışır. Korkularını ve arzularını putlaştıran modern bireyin çıkmazlarını, dijital diktatörlük ve sınırsız özgürlük karşısındaki bocalayışını resmeder. Yüklerden sıyrılmak, fazlalıklardan arınmak, benliğin katmanlarından geçip enfüsî ve âfâkî sahte ilahlardan kurtulmak için parola bellidir: “Ben yolcuyum!”

"Paradigma Sonsuzluk" çıktı

 


Paradigma Sonsuzluk, bir yazarın “merhamet, adalet ve ölçü” ekseninde paradigmasını yeniden inşa edişini gözler önüne seriyor. Bu inşa, Ömer Faruk Dönmez’in yaşadığı Âb-ı Hayat tecrübesiyle yakından ilişkili. Üstadıyla tanıştığı 2013’ten beri telif eser vermeyen yazar, Paradigma Sonsuzluk’ta, fizik, felsefe, din, dil, toplum ve sanat merkezli görüşlerini dile getiriyor. Asimetrik İyiler Topluluğu'nun bir manifestosu olarak okunabilecek eserde, insanın anlam arayışına esaslı bir rota çizme kaygısı var. Âb-ı Hayat’ın özünü teşkil eden düşünceler etrafında, hakikat yolculuğunun merhalelerine işaret ediliyor. Tanrı ile insan arasındaki ilişki cesurca irdelenirken, insanın insanla kurduğu bağ göz ardı edilmiyor.

Otobiyografik parçalar ve kurmacanın imkânlarıyla da zenginleştirilen Paradigma Sonsuzluk’ta, öykülerinde rastladığımız açık ve anlaşılır dilden farklı olarak, yer yer oldukça müphem bir dil çıkıyor karşımıza. Sözcükler, anlamı taşır mı yoksa işaret mi eder? Yazarın dil tercihi, bu sorunun cevabıyla birlikte anlam kazanacaktır.

Farklı disiplinlere dair birçok mesele, ince bir çizgiyle birbirine bağlanırken postmodernizmin izlerini görmek mümkün. Fakat yazar, postmodern edebiyatın yöntemlerini gerçekten kullanıyor mu, yoksa bunun yalnızca parodisini mi yapıyor, buna dikkatli okur karar verecek.

"Âb-ı Hayat III" çıktı



    Ömer Faruk Dönmez'in Üstad'ın sohbetlerinde tuttuğu notlardan meydana gelen Âb-ı Hayat'ın üçüncü cildinin yayımlanmaya hazır halde beklediği biliniyordu. 

    Uzun zaman sonra müjdeli haber geldi ve üçüncü kitap okurla buluştu. 

    Böylece sohbetler dizisi tamamlanmış oldu.